868 senesi, İber Yarımadası…

Vimara Peres, bu ıssız topraklara adımını attığında, yüzyıllar boyunca “Portekiz Kontu’’ olarak anılacağından habersizdi. Bu kimsesiz yer, asırlardır asi denizin hırçın dalgaları ile dövülmüş ama yine de terbiye edilememişti. Deniz tüm gücüyle kıyılara vurmuş, önüne çıkan ne varsa yıkıp geçerek Peres’i istemiş ama toprak, bir ana şefkatiyle onu bağrına basıp kollamış ve vermeyi reddetmişti.

Bu amansız çekişme, deniz ve toprak arasında sonsuza dek sürecek bir savaşı başlatmıştı. Öyle bir savaş ki, tanrıları bile kıskandıracak güçte… Zamanla bu kutsal topraklar, kendini savunmaktan yorulup dalgalara kafa tutmaya başlayacak kadar cesur ve özgür ruhlu denizciler yetiştirmişti.

Henry, denizlerin ötesine geçip gidilmesi zor, dönülmesi imkansız yerleri keşfetme cesaretini ilk gösteren isimlerdendi. “Karavel” adı verilen gemiler ile rüzgarla dans etmiş, dev dalgaları aşmış ve yeni cennetlere ayak basmıştı. Bunun sonucunda, dünyanın dört bir tarafındaki denizlere egemen olmuş ve sahip olduğu yeni limanlar sayesinde dünya ticaretinin akışını değiştirmişti.

Zaman içerisinde bu hükümdarlığın gücü o kadar doruğa ulaştı ki, kendilerini kıskanan tanrıların gazabına uğrayan bu talihsiz yarımada, büyük bir depremle yerle bir oldu. Okyanuslardan gelen dev tsunamiler şehirleri dümdüz etti. Paramparça toprakları terk etmek zorunda kalan kadim halk, adanın en uç noktası olan, 30 kilometre uzaklıktaki Cabo da Roca’ya doğru yola çıktı.

Yedi gün, yedi gece hiç durmadan yürüdüler. Kurak toprakları, zorlu nehirleri, balta girmemiş ormanları geçtiler. Sintra Dağları’nı aşarak buraya yerleştiler. Tarihlerinden gelen azim ve cesaretle topraklarına büyük bir aşk ve tutkuyla tutundular ve ölümsüzleştiler. Ve orada, bugünkü Portekiz’in temellerini attılar. Sintra Cosmetic olarak adımızı aldığımız bu kasabanın cesaretini ve tutkusunu yüreğimizde taşıyoruz. Sizlerle buluşmak üzere çıktığımız bu yeni yolda, hepinizi heyecanla ve aşkla selamlıyoruz!

Com coragem, paixão e amor…